Bu kitapta Slavoj ŽiŽek birçok soru soruyor. Hızla yaklaşmakta olan bir çağda, beyinlerimizin başkalarına veya makinelere doğrudan bağlanacağı post-insan çağında, insan(lık) için var olma meselelerini Hegel’in gözünden bakarak inceliyor:
Bağlı bir beyin etkin bir şekilde yaygınlaşırsa, insan ruhunun, öznelliğimizin başına neler gelecek?
[Gelen yeni şeyin] … tam olarak hangi şekli alacağını kestirmemiz zor olsa da bir şey kesin: artık ölümlü ve cinsiyetli tekil özneler olmayacağızdır. Tekilliğimizi (ve onunla beraber öznelliğimizi) ve buna ilaveten “dışsal” gerçeklikle mesafemizi kaybedecek miyiz yani?
Ya en yüksek tinsel başarılarımızı da kapsayan içsel yaşamımızın kökleri, sonlu bedensel varoluşumuz ve onun dayattığı sınırlamalarda yatıyorsa ve dolayısıyla, Tekilliğe geçişle birlikte içsel yaşamımızın en temel unsurlarından mahrum kalacaksak?
Eğer post-insan çağına fiili olarak giriyorsak, bu olgu insan-olmanın özünü yeni bir şekilde algılamamıza nasıl izin verecek?
Elon Musk tarafından öne sürülen, yeni Yapay Zekâ’nın süper-zihnine katılmazsak biz insanların kısa zamanda hayvanat bahçesindeki goriller gibi olacağımız düşüncesine gelince: ya bu, bir şekilde dışında kalma ihtimalinin kendine has birtakım avantajları varsa?
Post-insan Tekillik, biz post-insan varlıkların “daha düşük” insanlık aşamasını (güzel bir şekilde) yad ettikleri “daha üstün bir –kusursuzluk– aşaması” mı olacaktır, yoksa insanlığın kendisi geriye-dönük bir biçimde anlamsız hale mi gelecektir?