“Yatak odasında, ondan uyuması beklenirken, o pencere camlarını inceliyor. İki çizginin nasıl haç şeklinde kesiştiğine bakarken erkekler ve kadınlar geliyor aklına: Dikey çizgi erkek, yatay çizgi kadın. Birleştikleri yer ise bir giz. (Kız aşk hakkında hiçbir şey bilmiyor.) ” “Bunları sana aldım – kendi harçlığımla,” diyor kız gururla. Şaşkınlığını gizlemeye çalışan adam, bir şeftali alıp ısırıyor. Kıza da bir şeftali veriyor ve yavaş ve sessizce, onları konuşmak zorunda olmaktan kurtaracak bir şey bulmaktan memnun, yiyorlar. Kız adamın ağzından çıkardığı şeftali çekirdeklerinden birini alıp gülümseyerek kendi elbisesinin cebine koyuyor. “Senden hatıra olsun,” diye fısıldıyor kızararak. Şeftali çekirdeği onun uğuru olacak. Kız, bir ipliğe geçirip boynunda taşımak için çekirdekte delik açılıp açılamayacağını düşünüyor. Tuhaf fikirleri var: adamın onuruna, ondan kalan hatıraları koyacağı gizli bir bölme yapmayı tasarlıyor. Şimdi artık korkmuyor. Ona bütünüyle güveniyor. Şimdi artık adam onu sevdiğini biliyor.
(Tanıtım Bülteninden)
BİRİCİK BİR ‘UNICA’ Hilmi Tezgör
“‘Yabancı bir toprakta ölmek’ – bunu bir yerde okumuştu ve hiç unutmamıştı. Ah! Bir akşam olsa! Ama kuşlar hala şakıyor ve güneş batmak istemiyor. Yalnızca hava karanlıkken ölümle yüz yüze gelme cesaretinin olacağını biliyor.” Bu sözler, 1916 Berlin doğumlu ressam ve yazar Unica Zürn’ün Kara Bahar (Dunkler Frühling) isimli anlatısından. 12 yaşında umutsuzca âşık olan, ama karşılık alamayacağını bildiğinden, pencereden atlayarak intihar etmeye karar veren bir kız çocuğunun büyüme sancıları ve içinden geçenler tüm açıklığıyla aktarılıyor bu kitapta. Burada kızın “yabancı bir toprakta,” yani komşunun bahçesine düşerek ölmek istemesinin nedeni, öfke duyulan anne ve babaya daha büyük bir şok yaşatmak. Ve bu satırların yazarı Zürn, kitabın yayımlanışından sadece bir yıl sonra pencereden atlayarak intihar ediyor. Üstelik gerçekten de ‘yabancı topraklarda’; Berlin’de değil, sevgilisinin Paris’teki otel odasından ölüme atlıyor.